Aralık 11, 2009

yorgunluk ve ötesi..

Haftalardır süren bir yorgunluk ve uykusuzluk hali var üzerimde,berbat!Artık şöyle iş yoğunlukları bir bitsede şöyle bi gönül rahatlığıyla şeker,huzurlu ve mutlu bir sonsuz uyku çekebilisem!
N'olur yaaa,uyku istiyorum sadece uyku ya!Sürekli esneyip uyuyamamak işkence!İmkan var ama yoğunluk bitiriyor tabii bir de baskı var hani!Büstüme henüz başlayamadım çünkü taşım yok ve 1 aydan az bir zamanda bitmeli.İşte asıl o zaman tam uyukusuzluk yaşayacağım,bari şimdi biraz zaman ya!Uf!Yazık,günah bana ya!Birde onca insana yardımcı olmaya çalışıyorum kendime yetemezkene!
Biri bana n'olur yardım etsin,beni ninni söyleyip sallayıp uyutsun yaaaa,n'olur!Ilık ballı süt içirin,sırtımı sıvazlayıp gazımı çıkarın ya!Uyutun Beni Yaaaa!

Kasım 30, 2009

taze sıkılmış portakal kıvamında...

Kendime öyle bir sıkıntı,öyle bir sıkıntı yaptım ki Sanat Sosyolojisi için yapacağım sunumu artık böyle daha;''Ne yapmam gerek,Neyi unuttum,Ne eklesem buna,Acaba bu az mı,Filmi yeniden mi çeksem,Rotoscope'u yeniden mi keşfetsem?'' filan diye garip sorularla canımı sıkarak kendimi rahatlatıyorum.
Sanki rahatlatıyormuşum gibi..
Taze sıkılmış portakal kıvamındayım artık,tatlı ama aynı zamanda ekşi gibi.Biraz daha şeker isterim.. o_O
En güzel kısmı da bundan yakınarak kendimi eğlendirebiliyor olmam!
Bu konudan biraz bahsetsem iyi olacak sizlere,''Waking Life''isimli film üstüne 10 dakikalık kısa bir sunum olacak ve bu benim vize notum olacak.Aslında tedirginlik burada,''VİZE NOTU'' tabiri bu işe bambaşka bir boyut veriyor!Korku,hüzün,tedirginlik,midede uçuşan kelebekler,sanki uçurumdan düşüyormuş gibi hissetme durumu ve en önemlisi hocanın ne not vereceği bu kısacık 10 dakika için!
Valla neler yaşacağım o 10 dakikada hiç bilmek istemiyorum çünkü sahne korkum var.Topluluk önünde konuşma özürlüyüm desem daha doğru olur herhalde.Ufff,tamam,sıkılmıyorum,kendimi sıkmıyorum,sakinim ve düzgün kelimeler seçip doğru yerlerde kullanan bir insanım bu yüzden sunumum müthiş olacak ve vizeden geçicem!



Kasım 12, 2009

all alone..

Kimsenin seni anlamaması ne kötü..Herkes hemen yargılıyor,hemen tersliyor bir fikir söylediğinde ya da bir yorum yaptığında.Eleştiri yapılmasından kaçmıyorum ama sürekli bir eleştiri duymak her konuştuğun insandan seni çok yıpratıyor,benim kaçtığım bu aslında..Sonra eleştiriye gelemiyorsun oluyor nedense.Evet,gelemiyorum ve gelmiyorumda;istemiyorum sürekli bir söz söylediğimde alay edilmesini,kalbimin kırılmasını.Zaten en kötü tarafıda budur ya,ALAY EDİLMESİ!Toplum o kadar laçka olmuş ki en ufak bir kelimende herkes hep bir ağızdan kahkahayı patlatıyor sanki çok gerekliymiş gibi o kahkaha!İlişkiler zaten bir garip,yolda yürümek bile beni çok korkutuyor!İnsanlar birşeyler bekler gözle bakıyorlar,menfaat almış başını gidiyor,yalan-dolan,arkadan konuşup yüze gülmeler.Yazık,gerçekten çok yazık!Uzaklaşmak en iyisi aslında,herkesten,bütün insanlardan kim olursa olsun.Düşünmem gerek bazı şeyleri artık,bunu anladım.Kimsenin beni hiçbir zaman anlamayacağını da anladım!Demek ki herşey öyle anlatıldığı gibi değilmiş.Bazı şeylere umut beslemek boşmuş!
Biraz uzaklaşmam ve yalnız kalmam gerek artık,değil mi?
Evet,kesinlikle!

Kasım 07, 2009

The Delta Rhythm Boys- Dry Bones..




Ezekiel connected dem dry bones
Ezekiel connected dem dry bones
Ezekiel connected dem dry bones
Now I hear the word of the Lord

Well, your toe bone connected to your foot bone
Your foot bone connected to your heel bone
Your heel bone connected to your ankle bone
Your ankle bone connected to your leg bone
Your leg bone connected to your knee bone
Your knee bone connected to your thigh bone
Your thigh bone connected to your hip bone
Your hip bone connected to your back bone
Your back bone connected to your shoulder bone
Your shoulder bone connected to your neck bone
Your neck bone connected to your head bone
I hear the word of the Lord!

A dem bones, dem bones gonna walk around
A dem bones, dem bones, gonna walk around
A dem bones, dem bones, gonna walk around
I hear the word of the Lord!

Disconnect dem bones, dem dry bones
Disconnect dem bones, dem dry bones
Disconnect dem bones, dem dry bones
An' I hear the word of the Lord!

Well, your head bone connected from your neck bone
Your neck bone connected from your shoulder bone
Your shoulder bone connected from your back bone
Your back bone connected from your hip bone
Your hip bone connected from your thigh bone
Your thigh bone connected from your knee bone
Your knee bone connected from your leg bone
Your leg bone connected from your ankle bone
Your ankle bone connected from your heel bone
Your heel bone connected from your foot bone
Your foot bone connected from your toe bone
An' I hear the word of the Lord! Oh well

A dem bones, dem bones, dem dry bones
A dem bones, dem bones, dem dry bones
A dem bones, dem bones, dem dry bones
An' I hear the word of the Lord! Mmmh

A dem bones, dem bones, dem dry bones
A dem bones, dem bones, dem dry bones
A dem bones, dem bones, dem dry bones
An' I hear the word of the Lord!

Not:Rain Man Soundtrack'de mevcut!!!....


Ekim 26, 2009

anlaşılması güç şeyler..

Nasıl birşeydir bu insan psikolojisi yaaa!O kadar sinir bozuyorki davranışları insanoğlunun.Herkesde bir tavır,bir laf sokma,bir beğenmemezlik var canım.Aman,ne çekilmez varlıktır bu insanoğlu!Birine birşey beğendirmek için binbir dereden su getirmek gerekiyor ama yapsanda yaranamazsın çünkü onlar seni zaten beğenmiyorki!Sanki ben size çok aşığım yaa,canlarım benim.
Kimse beni sevmek zorunda değil elbette ama saygı duymak zorunda,kardeşim!Ben nasıl özen göstermeye çalışıyorsam bu konuda herkes yapacak!Kırılma,alınma,darılmada uç nokta yani herkes!
Ama sen;''Benim kalbimi kırıyorsun!'' dediğin zaman,''Aman canım,sende abartma yani!''deniyor..
Bana ne be sizin kaprislerinizden,ben çekmek zorunda mıyım yaa!Kimse çekmek zorunda değil kimseyi!Dert anlatmayla bitiyor herşey işte,nokta!Benim sinirlerim bozuluyor canım,aaa!Elbette bende de hata var,elbette bende kalp kırıp insaları terslerim ama ben bunları nötrlemeyi denemeye çalışıyorum ama karşımdaki bunu anlamıyor ve o daha saçma-sapan,çocukca hareket ediyorsa o zaman sorunu başka yerlerde araması ve dönüp bir de kendisine bakması gerek artık.Sevmeyin lan beni,kimsenin sevgisini istemiyorum gerçekten değer verdiklerimden başka.Gidin,sizi tutmayayım ben canlarım.İşleriniz rasgide önünüzdeki hayatta!
Saygılar,sevgiler!

Ekim 20, 2009

karanlık bir labirentteki acı dolu hayal dünyası..




İzlediğim en güzel filmlerden birisin artık ''Pan'ın Labirenti''
Başta kara filmle çocuk filmi arasında kalmış iç karartan bir film gibi dursanda hiçde öyle değilmişsin.Geç keşfettim seni,yazık ama genede bir kaybım olmadı bence.Sinema ortamında izleyemezdim senin gibi ilginç bir filmi zaten...Acı ve sevinç bir arada,çok güzel yalın bir anlatımın var Guillermo Del Toro,eline sağlık!Müthiş ayrıntılar,karakterler,güzel bir senaryo ve masumluğun simgesi dünyalar güzeli bir kız çocuğu.O kadar tatlı bir kız ki ağlamasına bile kıyamadım,gidip sarılmamak için zor tuttum kendimi.Televizyon ekranına yapışacaktım!

İtici karakterler o kadar gerdiki bazı sahnelerde izlemeyi bırakmak istedim,helede o işkence ve ölüm sahnelerinde.Ama o küçük,tatlı kızın yüzü araya girdi izlemeyi bırakmamam için.''Bana yardım edin,ne olur!''bakışı vardı her sahnede yüzünde,dayanamam o bakışa ben..Ağlamamak için zor tuttum ama olmadı ve en sonunda ağladım helede en acı kısmında.Hayatımda izlediğim beni en derinden yaralayan o acı sahneyle!Birde o gülüş yokmuydu,aahh!Daha bir dolusu oldu bu filmdekilerin II.dünya savaşı sırasında ve halen olmakta görünmeyen,içine zorla çekildiğimiz ve sömürüldüğümüz şu zenginlik savaşında.Elimden gelen birşeyin olmaması beni en çok üzen şey;dünyadaki herkese mutluluk,sevinç,refah vermek istiyorum ama sadece bunu Polyana'cılık oynamakla yapabiliyorum,hayallerimde!Çevremde bile denememe rağmen olmuyor!Hiçbir zamanda düşlediğim o dünya olmayacak ve hep bana bunu hatırlatacak ''Pan'ın Labirenti'' gibi filmler olacak.Elimden nerdeyse hiçbirşey gelmemesi ne acı!Şunu yazarken bile tek yapabildiğim sadece gözlerim şişene kadar ağlamak.Yazık!

Ekim 14, 2009

deli..


Gerkçekten de tescilli bir deliyim artık ben..

Bazen ipin ucunu kaçırıp sapıtarak yaptığım saçmalıklara yakınımdakiler nasıl katılanıyor hayret ediyorum.Ama bazısıda gerekli kaçıklıklarımın.Her eşyanım üstüne ismimi yazamam bence gayet normal herşeyin kaybolduğu bir atölyede ama bir kumaş parçasına kadar yazmak;evet,biraz aşırı!(Serli,anladın sen onu!)
Şaşıyorum iki ayağımın üstünede nasıl yürüyebilidiğime bu sakarlıkla,haa birde o var tabi!Düz tabanlığım nedeniyle ayakta zor denge kuruyorum.Ayağımın dinamikliği hasarlı yani.Anlık saçmalıklarım var birde.Annemden geldiğini düşünüyorum bu kaçıklığımın.Her saniye hareket ihtiyacı duymam,birşeyleri mıncıklamak istemem ve takıntıklı bir şekilde yürümem..Hani çizgilere basamadan ya da karelerin ortasını tutturmak olayı yani.Birde tam tutturamadığım zaman baştan alıyorum yolu.Ahahaha!
Ne manyakça yaaa!
Bir dönemde sekerek yürüyordum! o_O
En komiğide her birşeyi düzeltme takıntım.Herşey yerli yerinde,temiz ve düzgün duracak.Geçen sene atölye böyle olmuştu çünkü yaşadığım alanı bana ait olmasa bile sahiplenme huyum aşırı derecede var.Hademelerin işi yapıyordum yaa!Bu sene bıraktım çünkü enayi durumuna düşüyordum her birşeyi ben yaptığım için,bana ne!Millet pisletsin sen temizle,oha ne ala lan!...Neyse o başka bir hikaye,nerde kalmıştık?..Hah,temizlik hastalığım ve ben.Tertemiz paklamakta üstüme yok herşeyi.Onu temizle,bunu yıka,şunun tozunu al daha başka bilmem ne..Ama gel görki kendi evimde bu kadar olamıyorum annesini göndereyim..Bunun sebebininde annem olduğunu düşünüyorum çünkü o varken değil temizlik yemek bile yiyemiyorum.Başımda dikilip boş konuştuğu için çoğu zaman.
'' Bak orası olmamış bunu toplarken onuda yap,şunu kaldırıver ama aynı zamanda da indiriver,toz al ama bir yandanda sil..vs ''.
Anneler! Bitaneler ama her zamanda çekilmiyorlar yani!
Neyse,temizlik bitince düzeltirim ve öylede kalmasını isterim.Biri koyduğum birşeyi kaldırırsa aynen ben yerine koyarım çünkü orayı yeni düzelttim;insaf yaaa,bari ben gittikten sonra boz be!Takıntılıyım böyle şeyler yapmayın lan bana.Kurtulmak kolay değil takıntılardan lan!
Haaa,insanların yalnışlarını düzeltme huyumda cabası yani.Alışkanlık olmuş doğrusunu göstermek ne yapayım.Biz böyle gördük böyle yansıyor bize yani.Özellikle biri varki bana bu yüzden sinir oluyor bana biliyorum.Emoş'um alış buna ben sana nasıl alıştıysam çünkü bunu istem dışı yapıyorum.Refleks gibi birşey oldu.Farkında olmadam yapıyorum çoğunlukla.Millette sinir oluyor,bana ne lan bozulursanız bozulun ulen!Beni bozarken iyi oluyor,değil mi?
Aslında çokda değil yaaa,hani,belki,bilmem!
Yaaa uzun lafın kısası diyeyim ben size;deli,takıntılı,biraz küpşekerlik,biraz da çikolatalı sütlük olmayı seviyorum arkadaşlar.Kim nederse desin ben mutluyum kendimle,evet biraz sert biriyim konuşurken,garip ve kırıcı oluyorum ama bana öyle davranılmışsa bunu yaparım!Herşey karşılıklı!
Kızmak,gücenmek ve darılmak yok!
Deliyim ne yapsam yeri.
Hayatı,birazda hastalıklı olan herşeyi..

Ekim 10, 2009

saçma..

Her zaman''Seni Seviyorum''diye başlayıp ''Sorun sende değil bende''gibi komik bir şekilde biten kısa-mansız aşkların ardından ayılıp bayılarak ağlamayı dinleme,sonu gelmeyen-manasız ve komik olan ama insanlar tarafında zekice laflarmış gibi kabul edilen aşk filmleri repliklerini sürekli duyma,aslında beğenmeyipde beğeniyormuş gibi durma,ders almayıp aynı hatayı tekrar etme,lavabo deliğindeki tomar saçları görüp görmemezlikten gelme;pürüzsüz bir ciltteki tek başına çıkan,acı veren kocaman bir sivilce,ağız kenarında çıkmak yerine burunda kendine yer bulan acılı bir uçuk,iç çamaşırının araya kaçması,kaşınan kafa,tırnak kırılması,arpaçık,beyaz bir bluzdeki küçücük ama göze batan bir leke,bilgisayarın yavaşlaması,yere düşürülen ve ardından ağlanan kaliteli,onarılması gereken bir kamera;iğneleyici konuşmalar,parmak kenarında çıkan acılı küçücük bir yara,paçanın yere sürünmesi,hevesle çekilen ama bulanık çıkan fotolar,hiçbirşeyi beğenmeme huyu,telaşlı ve aceleci bir karaktere sahip olma,annenin düşük çenesi,babanın inadı,sevgilinin şapşallığı,öğretmen-öğrenci ilişkisi,arkadaşların bunalımları,kendi bunalımların,parasızlık,karar verememe,hayırsız kabul edilme,yardım severliği sevme,ağlak olma,çantanın bozuk fermuarı,kenarı açılmış ayakkabı,eşya kalabalığı olan bir evde yaşama,aradığın birşeyi bulamama,kafa karıştırılması,babadan para isteme,anneye yalvarma,kimsenin seni dinlememesi,
çok istediğin birşeyi görüp alamama,yapman gereken ödevleri yapmama isteği,sürekli canın birşeye sıkkınmışsın gibi görülmen durgunluğun üstünde olduğu halde,bir üşüyüp bir terleme,aylar sonra çizmeyi unutma,okula gelmek istememe ve daha birçok şey..
Hepimizin hayatında vardır ve hep var olacaklardır.Mesele bunları yok etmemek bunları koruyabilmek.Bunlar bizleri biz yaparlar farkında bile olmasakda.Dünya mükemmel değil bizim sayemizde ama bizde değiliz bizim sayemizde,genede bazı olumsuzlukların değerini bilmek gerek yoksa hayat çekilmez onlarsız.Toz pembe bir yer yok,varsada dayanılmazdır eminim.Yeni yeni öğreniyorum hayatı ve herşeyi,hepimiz öyleyiz.Her salisede yeni birşeyle karşılaşıyoruz.Üstünlük taslamayı bırakın bu sebeple insanlar!!!...Kimse uzman değil ve asla olamayacakda hayat konusunda.Sadece tecrübe edilinebilir ama onlarda bir zaman sonra unutulabilir.Tarih tekerrürden ibarettir unutmayın!
''Herşeyi denerim ama yapabildiklerimi yaparım.''
                                  Herman Melville

''Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen birkaç adım geriye gitmek zorundadır.Bugün yarına dünle beslenerek yol alır..''

                                          Bertolt Brecht

Eylül 26, 2009

kim ki-duk ve sessiz dingin dünyaları..













Her yeni filminde farklı sorunlara ışık tutan ve bunları sakin bir yorumla dile getiren başarılı bir sanatçı.En az diyalogları kullanarak huzuru ve dinginliği hissettirebilen insan.Şu yaşadığımız çağda kaybolmaya yüz tutmuşluğumuzun içinde bizlere bazı güzellikleri tattırabilen ender yönetmenlerden biri Kim Ki-Duk.Sinema eğitimi almamış olamasına rağmen katıldığı yarışmada 2 senaryosuylada ödülü başarı ile göğüsledi.İlk sinema filmi olan Crocodile'da kendi yaşam deneyimlerinden
kesitler anlattı.Sonrasında çektiği filmlerlede sinema eğitimi almanın çok önemli bir faktör olmadığını kanıtlamış oldu..
Lakin sanat eğitimi almak için gittiği Fransa tecrübesinide yavana atmak olmaz!!!....Dünya çapında tanınmasında en büyük etkisi olan filmi Boş Ev ile Venedik Film Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülü'nü aldı.Bundan sonra gelen başarılarınında önü açılmış oldu.Yönetmen aynı zamanda filmilerinin senaristidir.En son filmi olan Rüya ile yine o estetik ve dingin anlatımıyla hayranlarını ekran karşısına bağlayacağına eminim.Amerikan Film Endüstrisi'nde kendimizi kaybedip boşluğa atıldığımız zamanda bize sanatı en güzel şekilde hatırlatan yönetmen,sen asla kaybolma!!!....Seni Tüm İçtenlikle Seviyorum Kim Kİ-Duk!
Meraklılarına filmleri;
>Dream(Bi-mong)2008
>Time 2006
>The Bow 2005
>3-Iron 2004
>Samaritan Girl 2004
>Spring,Summer,Autumn,Winter....and Spring 2003
>The Coast Guard 2002
>Bad Guy 2001
>Address Unknown 2001
>The Isle 2000
>Real Fiction 2000
>Birdcage Inn 1998
>Wild Animals 1996
>Crocodile 1996

Eylül 23, 2009

radyo eksen' nin sinir bozucu reklama geçiş ve reklamdan çıkış şarkısı..




Aslında güzel bir şarkı ama sürekli duyuyor olmak her Eksen açışımda biraz
gıcık ediyor!
Bu şarkının sahibi Antsy Pants grubu çocuk vokalleriyle beraber toplam 8 kişiden oluşuyor ve çok tatlı şarkılar söylüyorlar.Hatta Juno filminin müziklerinden bazıları onlara ait.Grup üyelerinden Kimya Dawson bağımsız çalışmalarda yapmaktadır.Biraz Cocorosie'yi andırsada albümleri en sevimli şarkılara sahip.İçersinde çocuk oyuncak sesleri yerine çocukların kendi sesleri var..Hatta şarkı sözleri bile o kadar sevimli ki sizi arsızca neşelendiriyor istemeseniz bile.
Eksen'in her seçimini severim,bu şarkıyı ilk duyduğumda hoşuma gitti ama şimdi beni hasta ediyor çünkü delicesine bir şekilde ağzıma dolandı ve gitmiyor!Yaktın beni Eksen!!.
Bağımlısı oldum ve söylemeden duramıyorum yaaa!
Nasıl birşeydir bu!Birde ufaklığın sesini duyuyorum iyice tatlı geliyor söylemek.
Biri beni durdursun yaaaaa!..
Sabah-akşam dinliyorum,her saniye söylüyorum hatta şarkıya uygun bir dans bile geliştirdim.Ahahaha!

Not:Sizi seviyorum Antsy Pants herşeye rağmen!
Herkese tavsiye edilir bütün içtenlikle..

Eylül 13, 2009

küçücük bir dünyam var benim..




Küçücük bir dünyam var benim;
Annemin beni sımsıkı sardığı,
Damla çikolatalı kurabiyelerimin sımsıcak kaldığı,
Küçük Marie'min cici bici elbiselerinin olduğu,
Rengarenk tokalarımın olduğu,
Arkadaşlarımın masum kaldığı,
Babamın bana kızmadığı,
Calippo'mun hiç erimediği,
Kalbimin asla kıralamadığı,
Hiç ağlamadım,
Uzun kirpiklerimin olduğu,
Sevgilimin gülmeyi çok sevdiği,
Ablamın mutluluktan uçtuğu,
Ellerimin zarif olduğu,
Gamzelerimin olduğu,
Odamın bana ait olduğu,

En sevdiğim şarkının hep çaldığı,
Karamel kokan küçücük bir dünyam var benim..

Küçücük bir dünyam var benim;
Güzel olan herşey gibi yakıp yıktıkları,
Karanlığa ittikleri,
Yapayalnız bıraktıkları,
Ağlattıkları,
Canını yaktıkları,
Kalbini kırdıkları...

Küçücük bir dünyam var benim
Hiç sahip olamadığım ve hiçbir zamanda sahip olamayacağım!





















(No Copyright Intended)

Eylül 06, 2009

90' larda çocuk olmak..


(No Copyright Intended)

Çocukluğumuz en güzel programlarından biri.Her bölümünü heyecanla beklediğim bir animasyon!Hatunların tiplerinin birbirlerine benzemeleri bile surat olarak sinir bozmuyor çünkü onlar ''Hollywood Yaramazları''!
90'larda çocuk olmak müthiş birşeydi aslında.En sevilen ve en güzel programlar o zamanlar yapılmış,asla eskimeyecek olanlarda.Bazılarının eski bölümlerinin yayını halen devam etmekte.Çizgi dizilerin belli bir kısmı 80'lerde yapılmış olsada 90'larda çocuk olarak izlemenin keyfi ayrıydı benim için.
Tabii o müthiş dizilerini de unutmamak gerek!
Sabah 6'da uyanırdım çizgi dizi kuşaklarını izlemek için kanallardaki.Cuma gecesi sırf bunun için erken bile yattığım olurdu.Cumartesi-Pazar Çizgi Dizi Kuşağı!Maraton gibi olurdu aslında benim gibi kanal kanal gezip izleyen çocuklar için.Anne-baba uyanmasın diye dua ederlerdi bu çocuklar,eğer kalkarlarsa kumanda hükmü sona ererdi onlar için.
Sırf bunun için parmak ucu ya da emekleme tekniği çok kullanılırdı.Bir de abla-abi faktörü vardı tabii sahip olanlar için!Anne-baba kadar olmasada ufaklıklar için sorun yaratma mevcut olurdu onlar.Sessiz izlemeye çalışmada cabasıydı yani!İşkence gibi görünsede bunu verdiği mutluluk tarif edilemez.
Şimdilerde Cartoon Network'ler,Nickoleodian'lar,Luli'ler filan var ama hiçbiri o ulusal kanallarda belli saatlerde süreli yayınlanan çizgi dizilerin verdiği tadı veremez!
Kıymetini mümkün olduğunca bilmeye çalıştım elimden geldiği kadar ama ne kadar yeterli olmuştur bilemem..Ve halen o çizgi diziler verliyor ve ben halen onları izliyorum kablolum olmasına rağmen!
Gururluyum 90'ların çocuğu olmaktan!

(No Copyright Intended)

Ağustos 27, 2009

ginger' ın dediği gibi..




(No Copyright Intended)

Hello, stranger - you came just in time
I look for your face in a crowd, or in line
Hello, stranger - not a moment too soon
See, that old picture's fading in the drawer of my room
Now toys have gone lost, baby teeth have come loose
There were accidents involving stitches, spilt juice
Report cards were shown, and one time I got sick
But it's nothing I couldn't catch you up on real quick
Hello, stranger - I saved you a place
And it hardly seems strange now that I've seen your face
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Merhaba,yabancı-Tam zamanında geldin
Bende kalabalıkda ya da bir sırada seni arıyordum
Merhaba,yabancı-Epey geciktin
Odamın duvarındaki resmin solmaya başladı
Oyuncaklarım kayboldu,Süt dişlerim düştü
Düştüm dizim çizildi,meyve suları döküldü
Karneler dağıtıldı,çok kötü hastalandım
Ama sen yoktun
Merhaba,yabancı-Sana bir yer ayırmıştım
Ama artık yadırgamıyorum şimdi yüzünü gördüm ya!
_______________________________________
She chose to walk alone, though others wondered why
Refused to look before her, kept eyes cast upwards towards the sky
She didn't have companions; no need for earthly things
Only wanted freedom from what she felt were puppet strings
She longed to be a bird, that she might fly away
She pitied every blade of grass, for planted they would stay
She longed to be a flame that brightly danced alone
Felt jealous of the steam that made the air its only home
Some say she wished too hard; some say she wished too long
But we awoke one autumn day to find that she was gone
The trees, they say, stood witness; the sky refused to tell
But someone who had seen it said the story played out well
She spread her arms out wide, breathed in the break of dawn
She just let go of all she held...and then she was gone
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
O tek başına yürümeyi tercih etti, ama diğerleri neden merak etti
Reddetti geriye bakmayı;tuttu onları gökyüzüne doğru,yukarı
Arkadaşı yoktu; dünyevi şeylere de ihtiyacı yoktu
Sadece kukla iplerinden kurtulup özgür olmayı istedi
Bir kuş olmayı istedi,böylece uçup gidebilirdi uzaklara
Üzülmüştü her dikilip biçilen çimen için
Parlak,yalnız dans eden bir alev gibi olmayı istiyordu
Evini ev yapan o dumanı kıskandı
Bazen çok zoru diledi,bazen de çok uzun diledi
Ama bir sonbahar günü uyanmıştık ve o gitmişti
Ağaçlar,tanık oldu bu gidişe; gökyüzü söylemeyi reddetti
Ama buna tanık olan biri bu hikaye tükendi demişti
Kollarını açtı,yeni doğan şafaktan bir nefes çekti
Onu tutan herşeyi geride bırakmış...sonrada gitmişti


As Told By Ginger

Ağustos 23, 2009

şey, ben, yani bilmemkine..

Hani olur yaaa böyle canınız daha fazla yemek ister o enfes çikolatadan ama göbeciğiniz alamaz yediğinizden fazlasını işte öyle birşey bu ya da belkide değil,bilemem..Aklınıza takılan bir soru ama cevabını asla bulamacağınız bir soru,öyle desek olmaz mı?
Ya da o hep sahip olmayı düşlediğiniz köşedeki mağazanın en güzel ama en pahalı giysisi ve ona sahip olmak sizin için bir hayal yalnızca,belki de böyle desek daha doğru olur!Ya da..
Artık ne düşünürseniz bunun için.Hep daha fazlasını istiyorsunuz değil mi,garip..Neden hep fazlası,neden?Elindekiyle yetinebilmeyi denemek yetmiyor,neden?Garip!Karmaşık ve uçarcasına..Etrafımıza baksak sadece,sadece mutlulukla yetinsek,sadece mutlu olan insanların yüzlerindeki o gülücükle yetinebilsek,sadece başkaları içinde mutlu olmakla yetinsek!.Bu da benim hayalim sanırım,asla gerçek olmayacak bir hayal..
Bencillik,açgözlülük,oburluk,hırs..Yazık,o değerli zaman nelerle harcanıyor!Saflık bu aslında..Ne yağtığını,neden yaptığını kavrayamama aslında geriye dönüp bakıldığında.Boşluk için çabalanıyor,hiçlik için.Anı yaşamak gerekli gerçekten,ihtiyaç bu.Anlamak,anlatmak,hissetmek,düşünmek..Bunlar yapılabilse belkide huzurlu olunabilir,hmm?Ama nafile,sadece yazıda kalıyor bunlar,günün birinde anlaşılır belki(o da belki)ama o gün geldiğinde yazık olacak yapılan herşeye!
Gördünüz mü,pencerenize bir kumru kondu ama farkında bile olmadınız.Sokağınız başındaki saksılıkta bir gül büyüdü siz onu görmemezlikten geldiniz!Garip değil mi bunların farkında bile olmamak,olmayı istememek garip bence..

Ağustos 18, 2009

seni özlemişim şeker paketimin jelatini!...

Nerelerdeydin bunca zaman ben seni hep ararkene,hmm?
Çok beklettin beni o bu can yakan tatsızlığımda!Ne yapsam bilemedim hiç sen olmayınca,şapşal oldum,azar işittim,işkence çektim ama sen yoktun!..O şeffaf dünyanda beni düşündün mü hiç soruyorum sana?
Ben hep düşündüm ve hiç vazgeçmedim senden.Biliyordum döneceğini ama bana mı yoksa o tatlılığa mı onu bilemedim?Çok ağladım,çok düşündüm,çok güldüm,hep çok oldum sen yokken damak tadımın can dostu!Üzme beni artık n'olur,kırma beni,iğneleme beni lütfen!
Beni gör istiyorum,duy,hisset ve canımı acıtma istiyorum!Gitmen beni yıktı,eridim bittim,kül oldum,sarardım kurudum..Bak,o da yıkıldı gördün mü?Kaybetmiş bütün tatlılığını,acı olmuş,ekşi olmuş...Kaybetmiş o sevip saran kardeşini,dayanamamış acısına,şevkatini hayat veren kaynakta aramış.Bir hışırtı aramış,bir parlaklık,bir şeffaflık...
Ne oldu şimdi bak halimize!Çok kırgınız,kızgınız,dargınız.Ama döndün ya o yeter bize her kim için dönmüş olsanda!
Bir daha bırakma bizi ama hiç bırakma,n'olur!
Dayanamayız daha fazla burukluğa..

Temmuz 09, 2009

searching for Alice's WonderLand

(No Copyright Intended)

Harikalar Diyarı'na ulaşabilmek..Şu yaşadığımız dünya keşke bir harikalar diyarı olarak kalabilseydi.O diyarı yaşabilseydik.Kupa kraliçesi ile asla gerçek olmayacak ölümüne kroket oynamak,Kaçık Şapkacı-Tavşan Bunny'nin amcası-Uykucu Fare-Sürekli gülen Kedi ve diğerleri ile çay saatini geçirmek,Bebek Domuzu beslemek annesinin sesine dayanamadığı v.b.
Ne güzelsin sen Harikalar Diyarı..
Keşke orada olsam,keşke o tavşan deliğinde yavaş yavaş düşerken karşılaştıklarımı ben keşfedebilsem.Büyüten kurabiyeden ıssırdıktan sonra küçülten çayı içene kadar ben ağlasam,o fincanla ben denizde kısa yolculuğu yapsam,Dina'yı ben kurtarsam ağaçtan.Keşke..

Alice,
N'olur bana ödünç ver Harikalar Diyarı'nı bir salisede olsa,Lütfen!
Sana söz,eskisi gibi aynen iade..

Haziran 25, 2009

Candy olmak ya da Candy olmamak..


(No Copyright Intended)

Mayıs 23, 2009

60'lar ve hep 60'lar!..







(No Copyright Intended)


Müthiş bir dönemiş yaa şu 60'lar!...
Acayip bir fenomen ve müzik akımı varmış.Bayılıyorum o kabarık kıyafetlere,balo gecelerine ve arabalardaki gençlerin masum-kaçamak flörtlerine(o dönenim arabalarına da tabii),gençlerin saflığına,renkli danslarına,saçlarına,arkadaşlıklarına......herşeyine kısacasııı!!!.....
Ben 60'ları çok seviyorum!
En çok sevdiğim ise o şarkılar.Offfffffff var yaaa!..Ne müthiş ritimlerdir onlar öyle.İnsanın içini kıpır kıpır yapıyorlar.Hayatından en bezmişini bile mutlu eden müzik ritimleri...
Ne güzelsin sen 60'lar..
Şarkıcıları da unutulmaz tabi...The Platters,Paula Anka,Linda Scott,Pat Boone,Elvis,Janis Joplin,tabi ki The Beatles ve tabiii kiii de The Chordettes...En eğlenceli ve en çok kullanılan-bilinen şarkılar onlardan çıkmıştır.Mr. Sandman örneğin.American Güzeli'nde hatta Geleceğe Dönüş'de çalmıştır.Ruhu olan şarkılar bunlar.İçinizi ısıtan ve size hayal kuduran şarkılar.Filmleride kendi gibi yumuşak ve parlak aynı zamanda çok renkliymiş olduğundan.Film yıldızları da tabi...
Marilyn Monroe gibi..Hippilerini de unutmayalım tabi!
'' Make Love not War ''......Rahat ve özgür insanları 60'ların.Amaçları uğruna savaşanlar ama nasıl savaşanlar? Zarar veremeden savaşanlarmış onlar,şimdikilerin tamamen zıttı yani..Aslında yazmam gereken o kadar çok şey var ki ama yazamıyorum çünkü burası inanılmaz derecede az.Yani kısacası,60'lar herşeyi ile çok güzelmiş.Birine masumda olsa '' Aptal '' demeniz bir hakaret sayılyormuş yaa! Nasıl birşeydir bu böyle! Küfürün '' K '' si dahi yokmuş o zamanlarda...
Tanrım,beni ışınla ne olur 60'lara!
Seviyorum seni 60'lar,hemde çook!

Nisan 13, 2009

Festival de festival!...

Bu seneki festivalde açıkçası çok iyi filmler olduğu söylenemez.Yani şu ana kadar gittiklerim içersinde...
Ateş ve Citroen diye yapılmış olan yalnış çeviri ile bunuda biraz kanıtlıyorlar aslında.Halbuki Ateş(Flammen) ve Limon(Citronen) olmalıymış doğrusu.Neyse,bu film izlediklerim içersinde en iyisi diyebilirim şu ana kadar.Daha animasyonlara geçemedim onlar hakkında yorum yok.Ama en son dün izlediğim film acayip beynimi s.kti yani!..Aslan İni...Offf,o bağrışmalar ve gürültüler yaaa!!...Öldüm öldüm dirildim bee!!..Bir de şu önüne koca kafalının oturma durumu yokmu,offfff!...Feci yaaa!!..Yani, niye birde inadederler ki bu dik oturma konusunda,gerçi 2 filmde yaşadım bu durumu şu halime kadar ama böylede kalmasını istiyorum....Lütfenn,koca kafalılar biraz insaflı olun sinema salonunda arkanızda oturana karşı,lütfen!!!.....
Salonda yerine ulaşmak imkansız çünkü insanlar sanki yıllanmaya gelmiş gibi eşyalarını toplayıp yerlere saçıyorlar...En son cumartsi günü yok yaaa dünde oldu bu,takılıp kadının tekinin çantası yüzünden adamın birinin üstüne kapaklandım.Aman yaaa!.Adamda sevgilisiymiş yani..Salak kadın...En komiği kadının birinin gelipde''Burası bizim yerimiz yalnız! Bakın 9.sıra 13-14 numara!..''demesi bitiriyor hepten beni!!...O bileti gösterme olayına deli oluyorum zaten...Kısacası,siz gidin aman ne olur iyi seçin sinema salonunuzu ve filminizi bu yıl veee bir sonrakilerde de!!..
Dikkat yani!..İnsanlarada  dikkat!
Kendi psikoljik sağlığınız için..
Film uğruna delirmesin kalan sağlam kısımlarda!

Nisan 03, 2009

serli ve kuaförün fıstık yeşili fosforlu havlusu..

Serli ve müthiş kuaför muhabbeti,süper birşey yaaaa!!..Dün akşam üzeri 4 suları gibi okul kantininde otururkene aniden konusu açılmış olan saç muhabbeti ile başlayan ve sonrasında kuaföre saç kestirmeye sonu varan bir olay nüksetti.Ama konu bambaşka birşeykene oldu bu yanii!!.....Okuldan çıkılırkene alınan Kinder süpriz ile Serli'nin arta kalmış kolası ve Ela'nın peynirli ikramı ile yolculuk başladı Serli arkadaşımızın evinin oradaki kuaföre.(Haa!!Ama öncesinde nerde kestirsem olayı olmuştu yani bunuda belirteyim..)Sonrasında kuaföre devam 
eden yolculuk sona erdi ve o malum durum gerçekleşti.''Nasıl olacak?''olacak sorusunun üstüne verilen klişe cevap''Boyu aynı kalacak ama uçlarındaki kırıklar alınacak ama o da biraz çok değil!!...''Sonrasında ise ise yıkama gerçekleşti ve yıkama dan sonra başına sarılan fıstık yeşili fosforlu havlu ile Serli'nin ahengi müthişti...Koltuğa oturan Serli'miz biraz tedirginlikle bir daha belirtti ama adamda sormuştu,''Uçlarındaki beyazlıklar gidecek yalnızca!!!''.
Adam,''Pekala!!...''
Serli,''Yalnız hani şu var yaa jilet gibi kesen bir alet onunla katlar vererek keserseniz olur mu?''
Adam,''Ama o  daha da kırar yani kırıklar iyice kırılır!!''
Serli,''Yani ben şey istiyorum,katlı olsun ama makasla olmasın!!''
Adam,''İşte bununla da olur ama öteki kırar yani!!''
Serli istemeye istemeye ,''Tamam öyle olsun!!''
Sonrasında kesim başladı ve Serli'nin içi gide gide razı olduğu şeye bakmaktaydı.Kesim gerçekleşirken arkadaşları ben ve Ela açık olan televizyondaki kadın programından sonra başlayan Cesur ve Güzeli farkettik.Ben,''Aaa!!Cesur ve Güzel!!!...''.Ela,''Bu adam halen yaşıyomu ya hahahah!....''.Serli,''Nasıl yaaa!!!...Cesur ve Güzel yeni bölüm mü!!..''.Biraz gülündükten sonra Serli,''Bokuzim oldu.Yani bildiğin saçlarımın uçları düz yaa!!!....''.Ela,''Hayır bee,güzel oldu işte sende!!..''.Ben,''Yani evet bana kalsa daha kısa daha güzel olur ama güzel beee!!!...''.Serli,''Nasıl yaaa bok oldu işte yaaa.Ben bunu maket bıçağıyla düzeltirim evde.Olmaz böyle yaa!!..Bu ne bu ne yani bu ne!!....''.Ben ,''Kızım ne güzel işte bee sen de yaaa öteki halinden iyidir yani!!!...''.Ela,''Evet yani,örümcek ağlı halinden.O neydi öyle yaa birbiri içine geçmiş..Çok daha iyi böyle Serli,ciddi diyorum bak!!!....''.Serli,''Beni rahatalmak için demeyin yaaa.Kötü oldu işte.Saçlarım bildiğin düz işte .Uçları bildiğin düz yaaa!!!.....Cetvel koysan durur yani!!!...''.Kuaförden çıkıp yola devam ederkene  Ela,''Benim içim kıpır kıpır hadi Caddebostan sahile gidelim!!!...''.Serli,''Bende para yok kızım yok.Cebimde yalnızca 5 milyon var yaa!!!....''.Ben,''Benim de yok ve ayrıcana g.tüm dondu yaaa!!!...''.Serli,''Bak onunda k.çı donmuş boşver hadi bize gidelim!!....''.Ela,''Ya ben zaten 3 gündür hastayımdım ve eve tıkıldım artık çıkmak istiyorum böyle dolaşmak isitiyorum yaaa!!....İçim kıpır kıpır!!!...''.Serli,''Param yok kızım anlamıyonmu,hem bak onunda g.tü donmuş hadi bize gidek şarap içek..''.Ben,''Aaaa olur bak hadi gidelim yaaa evet evet!!!!!!....İçelim sarhoş olalım hadi!!!!!......''.Serli,''Bak kızım 2 'ye karşı 1'sin yani hadi...''Ela biraz baskıdan sonra,''İyi peki ama yarın gidicez ona göre yani beni ilgilendirmez..!!!''.Serli,''Tamam bakarız hadi yürü!!...''.Eve varıldığında bizi Lordi karşıladı,Serloş'un kedisi olur kendileri....Salona oturduk ve şarap açtı Serli,içtik....Bir yandan da konuştuk ama böyle nasıl desem 5'er 10'ar dakika aralar vardı yani....Ela,''Eskiden konuşacak birşeyimiz olurdu hep,şuna bak böyle durup bekliyoruz.Konuşacak birşey yok yaaa!!!....''.Konu kalmamış ve herkes yorgun zaten böyle baktık birbirimize ya da bir yerlere..Sonra kızsal sohbetler başladı...Ben bir ara tuvalete gittim.Çıkarkene kapıyı kapamışım farkında değilim ama Serli de dememişti.1 dakika sonra garip bir kedi viyaklaması,Serli,''Kapıyı mı kapadın?...''.Ben,''Evet ne oldu ki!!...''.Serli,''İshal bu salak kıvranıyor zor tutuyor 'Kıçım tutamıyorum aaaa'diye kudurmuştur o şimdi..''.Hahahaha!!!...Çok güldüm yaaa!!!!......Lodi'nin bir koşuşu vardı yani....hahaha!!......Neyse,biraz muhabetten sonra Serli'nin annesi geldi ama ben bir türlü bulmadım evde kadını yani.Ben girdim tuvalete çıktım o girdi o daya giyinmeye.Sonra mutfakta sandım gittim Serli yemek veriyormuş kediye ama...Annesinin seni duydum sonra salona geçerkene ben gittim yanına koştum daha doğrusu o girdi mutfağa yaaaa...Böyle evde bir kovalamaca yaaa sormayın yani...hahaha!!!!!.....Neyse,artık bayağı geç olmuştu ben ve Ela kalktık......Ama yazmadığım o kadar şey varki aslında,Serli'nin kuaförün o ''Hangi okulda okuyorsun??...'' sorusuna karşılık verdiği cevap,Ela'nın kıvranışları ve ilkbahar ateşi ile sürtme iknaları,benim şarabı dökmem,kedilerin o çiftleşme enstantaneleri....Yani o kadar çoktuki bunların hepsi buraya sığmaz o yüzden bunları yazmayı Serli'ye bırakıyor ve gidiyorum...Gittim yoksa babam beni dövecek sofrayı hazırlamıyorum diye yanii...''O internete şifre koyucam en sonunda haa!...'',babam....hahaha!!...

Mart 15, 2009

işte budur yaa!...



Zavallılık mertebasine ulaşmış bendeniz artık canına
kıymak istemektedir.Bu işin sonu gelmeyecek sanırım ve halen daha
bilgisayar başında oturmuş dalga geçmekteyim.Huzursuzluğun
vermiş olduğu çırpınma tutkusunun yanında midemdeki
o sinir bozucu boşluğun yarattığı ekşime de cabası tabii.
İstemeye istemeye yaptığım scala da bu ekşimeyi daha da
hastalıklı bir duruma sokuyor. Yapmakta olduğum iş yukarıdaki değil
ama bunun gibi ve daha da zor .Evet,biliyorum sıkıldınız bu
scala vaazlarımdan ama psikolojik olarak çökmüş durumdayım
ve buna nasıl bir dur diyeceğimi bildiğim halde yapmak istemiyorum.
Çünkü içim de iltihaplı bir yara var bu konuda ve beni yiyip bitiriyor.
Ne dediğimin farkında değilim artık bu noktadan sonra........Ve nokta(.)

Mart 12, 2009

..ve evet. efsane uygarlık tarihi hocamız!

Kendileri görüp görebileceğiniz en muhteşem varlıktır.
Hele ki bir ders anlatım düzeni ve tekniği vardır ki yemede
yanında yat yani.İnanılmaz bir şekilde önüne gelen her canlının
aklını karıştırıp allak bullak eder ve toparlamadan öyle sizi mal
gibi koyar bırakır.Bir de o aşağılama olayı yokmu ahh!!....
Yani en müthiş olan canlı bile kendini pislik gibi hisseddebilir.
Ayrıca kendileri aşırı derecede dediğim dediktir.Evet hoca olabilir ama
kesinilikle açık fikirli değil bence.En son dersinde akıllı insanımızın
yaralı birine yapmaya çalıştığı aslında düşünmeden yapılan yardımı
-yani karga tulumba taşıma olayı-müthiş derecede çok güzel bir
hareket buluyormuş ve onu bizimle paylaştı ama nasıl!!...o_O

scala ve uyuz scala

Scala yapmak bir ölümmüş meğer,
Tutmazsa renk hepten boyanır heryer,
İçin sıkılır bitmez derbeder,
Düşünürsün ne işe yaracak bu renkler,
Gelir akıl verir olur olmadık tipler,
Sıkma canını sonunda zaten olmayacak istediğin şeyler............


İnanılmaz sıkıldım.Yeterrrrrrrr!!!!.......
Renkten nefret ediyorum.....Nasıl bişeydir bu yaaaa..
Anlamadım!!!......Şu an yaptığım işin ileride ne işe
yarayacağını hiç bilmiyorum ve merakta etmiyorum.
Bence bir iş olmayacak bu scaladan.Zaten battı....
Güzel sanatların ne güzel sanatları varmış yaaaaaa!!!...
Kendinizi işe yaramaz hissediyorsunuz başkaları o kadar güzel,
titiz ve temiz çalışırken.Ama zaten size gelmiştir artık sırf renkleri
karıştırmaktan. Eeeeee!!!..Alış sen bir heykel öğrencisisin!!!!!!...
Nasıl heykeller yapacaksın temel sanat olmazsa!!!

Hoca:''Necisin bakayım sen?''
Öğrenci:''Heykel'ciyim hocam!!!!''
Hoca:''Eee!!!Peki sen nasıl bilmezsin bir zeytin ağacının kaç
yılda büyüdüğünü!!!!!......''
Öğrenci:''Ama hocam ben çalışmşıtım özelliklede bu konuyaaa!!!!''
Hoca:''Olmamış bi daha çalış!!!!!''

Sonrada kültür derslerinde bu gibi soruları cevaplamak zorunda kalma durumunuz
var bi deee!!!....O daha da acayip.Ölür müsün öldürür müsün yani!!!