Aralık 01, 2015



açık konuşmak gerekirse, aslolanı bozmanın
büyüsü hiçbir zaman kaybolamaz.

bazen kadınları gerçekten bazı şeylerden uzak tutmak gerekiyor...
üzgünüm Stevie ama dürüst olmam gerek :v








Ağustos 29, 2015


kendine bile kelimelerle anlatması ne kadar zor şeyler var.

değiştiğini sandığın ama aslında kendini kandırdığın şeylerde öyle...

gerçi değişmesini ne kadar istiyorsun ki 
onu bilmen gerek önemli olan!

5 sene öncesinde gibiyim...
bütün çabalarım boşa ise ben niye bu kadar yoruldum?

cevabını bulamayacağım sorular sormaktan sıkıldım.

gitmek gerekiyor uzaklara,
özlem nedir bilmeden...

yanlış insanlarda cevap aramak kadar 
yorucusu gibi yok.
------------------------------------------------
boşluğa sadece bakmak, hiç konuşmamak,
içimdeki seslere kulak vermek ve
hiçbir zaman anlaşılmayı beklememiş olarak sakince, 
yavaşça silinmek istiyorum var oluşumdan...

"gülmek, var oluşumdaki en tiksinç, 
en sahte ama en güzel olan maskemdir." 

Ağustos 19, 2015




koca bir yazı sıcaktan bunalarak ve kendinden geçerek bitirmek üzere olmak
gibi bir deneyimi yaşadığımı filan hatırlamıyorum hani.

evet, her yaz olduğu gibi bu yazda ölümlerden ölüm beğenerek
geçirmiş olmak gibi bir gerçeğim var ama hani bu seneki yazım 
gerçekten çok heyecan verici geçti..

formasyon, zehirlenme, sergi, açık hava sinema keyfi, 
eve ara sıra uyuma için uğrayarak geçen günler,
yeni insanlarla tanışma, tembelliğin dibine vurma, 
sürekli bir yerlere yetişme telaşı...

halen kışın ne yapacağım konusunda bir karara varamadığım gibi
öyle çokta umurum değil diyebilirim,
lakin tez telaşına 1 aydan çok çok az kalmış durumda ve
halen konu başlığımdaki kelimeleri doğru bir şekilde
yan yana getiremedim, çıldırmak üzereyim.

onu bırak, tez konum hakkında araştırma dahi yapmış değilim.

ne zaman ben bu kadar gamsızlaştım merak ediyor?...


Temmuz 18, 2015




insanın gerçekten hiç aşık olmamasını fark etmiş olması çok üzücü mü
yoksa sadece toplumsal baskının etkisi mi bu?

hiç aşık olmamış isem neden bu kadar 
üzülmek durumunda bırakılıyorum?

hiç kalbim kırılmamışsa 
o zaman neden aşk acısı çekmek zorunda 
hissetmek durumundayım?

aşkın ne demek olduğunu sadece aşıklar mı bilmek durumundadır?

aşk sadece 2 kişi arasında mı yaşanınca gerçek olur?

hayata aşık olmak neden bambaşka bir şey olarak
kabul edilir ki?

tanrının varılığını sorgularken tanrıya olan aşk aşk kabul edilirken
neden çikolataya ya da sıradan bir söze olan aşk
aşk kabul edilmez?...

Temmuz 16, 2015

"Yerellik ve Evrensel Söylemler / Localities & Global Discourses"





2013 yılından beri sürdürmekte olduğumuz Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve California College of the Arts (CCA) arasındaki işbirliğinin ürünlerini, 3 Temmuz 2015 tarihinden itibaren, Cumhuriyet Müzesi'nde sergiliyoruz. Dördü San Francisco'da olmak üzere sekizinci kez gerçekleştirdiğimiz sergide, MÜGSF ve CCA 'tan projeye katılan kırk iki öğrencinin eserleri ziyaretçilerle buluşuyor.








Nilhan Değirmenci ile yerellik ve evrensel söylemler
12 Temmuz 2015
Haber: Can Yaman
"Yerellik ve Evrensel Söylemler" sergisinden Nilhan Değirmenci ile söyleştik.

Bu seneki teması, "Yerellik ve Evrensel Söylemler / Localities & Global Discourses" olan ve 2013 yılından beri sürdürülen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve California College of the Arts (CCA) arasındaki işbirliğinin ürünleri 3 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Cumhuriyet Müzesi’nde sergileniyor.





Bize biraz kendinden ve akademik sürecinden bahseder misin?

28 Nisan 1987 İstanbul, Beyoğlu doğumluyum. Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümü mezunuyum. Şu an aynı üniversitede Tekstil üzerine Yüksek Lisans yapmaktayım.
        
Heykele ilgin ilk ne zaman başladı?

Enerji dolu bir çocuktum her zaman. Halende öyle biriyim aslında. Mesela, bir yerlerden düşsem de kolumu bacağımı kırsam gibi takıntım vardı 13 yaşıma kadar. Canım annem alışkanlıktan her gün eve yeni bir yarayla geldiğimi görünce sadece bakıp,”Deli bu çocuk. Ölmese iyi bari.” der yürür ve geçerdi yanımdan. Aslında o zamanlar sanat yeteneğim olduğunu annem ve ablam fark etmişlerdi ben daha kendimi çocuk olarak yeni yeni keşfederken. O sıralar dünya umurumda değildi hani. Annem bunu hep bilirdi ve beni bu yönde teşvik etti. Bunu özellikle kendime zarar vermemem için bir tür enerji boşalımı olarak gördüğü resim yapma yöntemiyle gidermek istedi ve tabi beni ortaokul çağlarında çizim kursuna yönlendirdi. Böylece biraz olsun çizim isteğim artmıştı. Zaman içinde büyürken isteklerim de değişti tabi.
        
Liseden sonra hemen hemen sanat ve felsefe ile ilgili her konuyla ilgilenmeye başladım. Bu yüzden üniversite hayatım geç başladı. Pek çok farklı işte işte çalıştım bu süre zarfında. Hayatı tanımak istedim. Tabi kendimi bulmamda en büyük faktör üniversite hayatım oldu. Farklı konular üzerinde çalışmayı severdim hep. Mesela son zamanlarda kadın bedeni üzerine çalışıyorum. Bedenden besleniyorum. Bedeni kendim yeniden tanımlayıp bedenleştiriyorum.
           
Disiplinler arası etkileşime inandığım için 2014 yılında Tekstil bölümüne girmeye karar verdim. Bir süredir kadın bedeni üzerine örme tekniğini kullanma ve kadın bedenine adapte etme, bütünleştirme hevesiyle projeler ve fikirler üzerinde çalışmaktayım.

Peki bu proje nasıl başladı?

Bu senekinin ilk ayağından beri vardım aslında. California Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi arasında geçen ve iki şehri konu alan bir proje bu. Her yarıyıl döneminde konular değişiyor. Ben, hem birinci yarıyıl hem ikinci yarıyıl çalışmalarında yer aldım.

İlk dönem konu çok kültürlülük ve kimlik başlığı altında toplandı ve bende “kadın” olgusu üzerinde bir çalışma gerçekleştirdim. Kadının her iki kültürde etkileşimine dairdi projem. Genel olarak İstanbul bazlı gerçekleşti.

Bu dönem de yerellik ve evrensel söylemler konusuna yönelik değindiğim çalışma LGBT bireyler üzerineydi. Amaç yeni bir şey yaratmak değildi, var olanı sergilemekti. Olanı gözler önüne koymak.

Çalışmama konu olan çok sevgili arkadaşım Can Yaman’la birlikte çalışmak istedim, yani seninle.

Yerellik ve evrensellik özünde LGBT varoluşunu nerede görüyorsun?

Evrensel olarak LGBT’lerin temel bir dili var. Buna rağmen zorunlu bir marjinallik algısı var. Bunu yıkmak amacınıza destek vermek istedim. Benim tüm dünyadaki LGBT oluşumlarından algıladığım, nereye gidilirse gidilsin ortak bir dilde toplanmaları. “Ne olursan ol gel” bu oluşumların genel bir sözü bence. Ben de bu etkiyi yarattı. Evrensel hareketin özünde sevilmek ve kabul görmek olduğunu düşünüyorum. Yerel bazda İstanbullu bir LGBT bireyin gözünden kendi var oluş sürecini anlatmasını, paylaşmasını istedim.

Aynı dil üzerinden şiddet ve ayrımcılık da beslenebiliyor. Senin için bunun karşılığı nedir?

Toplumundaki LGBT karşılığının altında derin bir tabu yattığını düşünüyorum. Kimse neden bunu yaptığını bilmiyor. Size yapılanın altında “bilinmezlik” yattığının inancındayım. Bir nevi cehalet ve Amerikan Senatosu’ndan çıkan “eşcinsel evliliğin yasaldır” kararının bu cehalete verilmiş en iyi cevap olduğu kanısındayım.

Ama aynı süreçte Türkiye’de düzenlenen 13. Onur Yürüyüşüne devlet müdahalesi oldu.

Bu saldırının arkasında bir öç alma var. Gerçekleşen üzücü olaylar seçim sonuçlarına hükümetin bir tepkisidir.

Evet, Amerika’da sevgi kazandı ama ne yazık ki sevgi kadar şiddetin de dilinin evrensel olduğunu biliyor ve deneyimliyoruz. Peki, bu projenin onaylanmasında California Üniversitesi’nin bulunduğu San Francisco eyaletinin genel LGBT tarihsel hareketinin başkenti olmasında bir payı var mı?

Büyük bir ihtimalle. Amerikalılar bu konularla ilgileniyorlar ve projemi beğendiler. İmkanlar dahilinde bu konunun muhatabı olan bir bireyin gözünden bakmak istedim. Yerel bir bakış açısından evrensel bir söyleme tercüman olmak istedim. “Freddie Mercury’nin Askerleyiz” sloganını sahiplenip, sarı tuğlalı yol metaforuyla o yolda ilerlemeyi amaç edinmiş İstanbullu bir gey, bunun en somut göstergesidir bence.

Sergi bilgilerini vermek ister misin?

Evet, tabi. Sergimiz 30 Temmuz’a kadar Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi - Sultanahmet Meydanı’nda görülebilir. Benim dışımda sergide iki sanatçı arkadaşımın daha LGBT varoluşu üzerine çalışmaları sergilenmekte.

Son olarak eklemek istediklerin?

Ben gey değilim ama tanıdığım ve hayatıma dokunan insanlar arasında LGBT bireylerin yeri büyük. Bu, zamanla kendimi onların yerine koymamı sağladı. Onların gözünden dünyayı görmeye çalıştım ve buda onların yaşadıklarına karşı duyarlılığımı arttırdı. Bu projemi size ithaf etmek istedim. İleride de bu gibi projelere gerçekleştirmek istiyorum.

İlerisi için planlar nelerdir?

Yüksek Lisans eğitimim halen devam etmekte. Bundan sonra tekstille ilgili projelerime sizi daha fazla dahil etmek istiyorum. Ben kapı kirişinden sadece anlamsız ve basit laflar atıp böm böm bakan biri değilim. Nefret duygusunu hayatımda hiçbir şekilde barındırmamaya özen göstermeye çalışıyorum. İnsanlar kim ya da ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin onları her şekilde kabul etmekten yanayım. Farkındalığın ve sevginin gerçekliğine inanıyorum.
            
Dorothy’nin yüzü bir gün Türkiye’de de gülecek. Benim inancım budur.



Temmuz 13, 2015



bazen kitabı kapağına göre yargılamak gerekiyor sanırım, 
her ne kadar suç "tamamen" senin üzerine atılsa da...

ayarsız ego gerçekten çok iğrenç bir şey!

#bazıinsanlarınvesözleriningerçekteniçiçokboşolurfrances
#görsemistediğigibisuratınınortasınapatlatıcamçokhardcorebirşekilde

Haziran 20, 2015

CCA//MU - Locality & Global Discourses Spring 2015, An International Group Exhibition











CCA//MU - Hybrid-ism Multi-Ethnicity & Urban|Boundarise Fall 2014, 
An International Group Exhibition



Tekstil Bölümü Lisansüstü Çalışmalardan Seçmeler Sergisi 2015






Mart 17, 2015

çok derin düşünen insan 
hayatta hep kaybedecek insandır Maude...
atoma sormuşlar,
" - neden bu kadar kendini parçalıyorsun? " diye.
demiş ki,
" - şu hayatın gerçek anlamını bulamaya çabaladığım için... "

Mart 01, 2015


yıllar geçer gider hep ama değişmez yanında dimdik duran ve
seni koruyup kollayan o dev ve sakallı adam.
bir gün o adam durgunlaşır, suskunlaşır bahsetmez olur
içindeki fırtınalardan hiç kimselere.
çocuksun ya bilmen gerekmez böyle şeyleri,
bilip de üzülmeni istemez sanki bilmeyince hiç üzülmeyecekmişsin gibi.

enerjisinden enerji kaybetmez gibi geçirir yılları ama
anlatmadıkça dolup taşar yüreği.
kaçarak kurtulacağını sandığı
o dertler bir yaz günü gelir kapısını endişe ile çalar.
anlayamaz, anlam vermek istemez başına geleni
ve yine görmezden gelir her zamanki gibi.
zamanla gerçekler çirkinleşir.
acı verir olur ama yine de dimdiktir o.
vakti geldiğinde ise artık anlatacaktır her şeyi.
durur ve oturur.
canından çok sevdiği o küçük insana anlatır.
o anlattıkça ikisi de durgunlaşır.

yıllar geçmeye ve dev adam da
hayat bulmaya devam eder.
zor anlarında yanında olup
onu böyle görsün istemez o küçük insanın.
kovalar onu, hep kovalar.
en zor zamanda bile gülümser ama
yine de boynunu bükmez.

"9 .... + 1"

düzelir her şey bir zaman sonra.
mutludur, yüzü güler dev adamın.
geçmiştir zor günler.
ama bir kış günü tekrar o acı gerçekler
onu ziyaret edecektir.
ümitlidir bu kez, korkmuyordur.
endişeli değildir belki ama içi düşüncelidir,
gözlerinden okunur.

peki ya o küçük insan?
o nasıl hissediyordur sen bilir misin dev adam?
bilir misin neler olduğunu?
bilir misin gerçekleri görmezden gelip
saklamanın onu nasıl etkilediğini?

bilirsin sen ama üzmek istemezsin yine değil mi?
bilirsin onun seni ne kadar çok sevdiğini.
o da bilir senin, onu üzgün görmeni istemediğini
en iyi o bilir be dev adam senin hissettiklerini
en iyi o bilir sen anlatmasan da ona
en iyi o bilir...

Şubat 21, 2015

 

başkaları gibi değil.
-------------------------------------
yolda, üzerinde yürürlerken
çakıl taşlarının çıkardığı o güzel ses sanki...

Ocak 02, 2015