Aralık 31, 2011

Mermaids (1990)



Charlotte: Oh god. I think I might be pregnant with the next Jewish Italian Messia
-------------------------------------------------------------------
[Charlotte thinks she is pregnant because she kissed Joe]
Dr. Reynolds: Has your mother ever talked to you about sex?
Charlotte: Uh... oh yeah! All the time. We talk about everything. She's a wonderful mother.
Dr. Reynolds: So you do know how babies are made?
Charlotte: Oh, yeah.
Dr. Reynolds: Then why did you think you were pregnant? You're still a virgin.

seni böyle sevindirik eden şeyler yapan insanlarda vardır hani

video, directing, music choice and all the rest of it by Seda Doğan..
ismime ve bana özel bir özür,affettim len seni!

Aralık 28, 2011

♥..


(No Copyright Intended)

Aralık 27, 2011

hayatın, evrenin ve herşeyin nihai cevabı...

42
''bkz, The Hitchhiker's Guide to the Galaxy''

Aralık 25, 2011

the good morrow

I wonder by my troth, what thou and I
Did, till we loved ? were we not wean'd till then ?
But suck'd on country pleasures, childishly ?
Or snorted we in the Seven Sleepers' den ?
'Twas so ; but this, all pleasures fancies be ;
If ever any beauty I did see,
Which I desired, and got, 'twas but a dream of thee.

And now good-morrow to our waking souls,
Which watch not one another out of fear ;
For love all love of other sights controls,
And makes one little room an everywhere.
Let sea-discoverers to new worlds have gone ;
Let maps to other, worlds on worlds have shown ;
Let us possess one world ; each hath one, and is one.

My face in thine eye, thine in mine appears,
And true plain hearts do in the faces rest ;
Where can we find two better hemispheres
Without sharp north, without declining west ?
Whatever dies, was not mix'd equally ;
If our two loves be one, or thou and I
Love so alike that none can slacken, none can die.

John Donne (1572-1631)

tristan & isolde


painting by Rogelio de Egusquiza

- bölüm I -

Anne ve babasının ölümünden sonra Tristan,Kornwall ve ingiltere kralı olan amcası Marke'nin sarayına gelir.Civanmert bir delikanlı olan Tristan,şövalyelik ideallerine göre yetişmiştir ve kısa zamanda amcasının sevgi ve güvenini kazanır.Kral Marke,İrlanda kralının kızı altın saçlı Isolde ile evlenmek ister.Bunun için Tristan'ı aracı olarak gönderir.Öteden beri bilinir ki,krallar pek nadir aşk evliliği yaparlar.Bu yüzden içki hazırlamada pek becerikli olan Isolde'nin annesi,birçok içkiden karıştırarak bir ''aşk iksiri'' hazırlar müstakbel çiftler için.Annenin inancı odur ki,bu ''aşk iksiri'' evlileri bir daha ayrılmamak üzere birbirine bağlayacaktır.Anne bu içkiyi,uzun deniz yolculuğunda serserilerden saklaması ve izdivaç gecelerinde Kral Marke ile Isolde'ye sunması için Isolde'nin arkadaşı Brangane'ye verir.Burada Tristan,Isolde'nin koruyucusudur ve bu deniz yolculuğunda kendisini teselli etmekle görevlidir;zira Isolde yabancı bir ülke'ye ve bir yabancı'ya varmak istememektedir.İyi niyetli Tristan,yolculuk esnasında Isolde'yi teselli etmek için Kral Marke'den ve onun Tintajol'daki sarayından bahseder.Saatler ilerler ve hüzünlü anlar yaşanmaya başlar ve Tristan bu hüzünlü atmosferden çıkmak için hizmetçiden şarap ister.Brangane o an odada değildir;hizmetçi,farkında olmadan şarap yerine ''aşk iksiri''ni sunar.Asil bir şövalye tavrıyla Tristan,dolan kadehi evvela Isolde'ye sunar,sonrada kendisi içer.

- bölüm II -

Esasen hiçbir art niyet taşımadan içilen bu şarap,yani ''aşk iksiri'' trajik bir aşk efsanesinin başlamasına neden olur.Zira bu aşk şarabından içen Tristan ve Isolde evvela kendilerinden geçerler ve sonra!...Sonra Isolde'nin gözlerinin içene bakan Tristan,dünyayı Isolde'den ibaret görmeye başlar.Gerçi Tristan bütün varlığıyla ihanet etmemeye gayret eder,ancak kalbinde gittikçe alevlenen aşk ateşi iradesinin çelik telini eritir.Tristan Isolde'ye ''aklımı başımdan aldınız,beni benden çaldınız,artık rahat huzur bulmam imkansız'' der.Isolde'de de durum farksızdır;aşkın kemendi onun da iradesini bağlamıştır.Hemde öyle bağlamıştır ki,derin bir vecd halini andıran duygusallıkla ''seni seviyorum!'' dediği Tristan ve dünya arasındaki farkı ayırt edemez olur.
Neden sonra Brangane içeri girip,kadehin boşaldığını görünce,ihanet etmiş bir psikolojiyle pişmanlık duyar,sinir krizleri geçirir ve ''aşk iksiri''nin olduğu boş kadehi denize fırlatır.Fırlatır fırlatmasına ama,artık hiçbir şeyi değiştirmesi mümkün değildir.Kaderin hükmü karşısında,herkes gibi iyi niyetli ve iyi yürekli Brangane de ç****iz kalır.Evet,aşk,her şeye muktedirdir;etik çemberi ve mantığın bütün kanunlarını parçalar.İmkansız görünen kavuşma,bir anda gizli bir izdivaçla günaha meydan okur.
Isolde gerdek gecesi kapıdaki muhafızlardan utandığını bahane edereks sadece karanlıkta gerdeğe girmek istediğini söyler.Hiçbirşeyden haberi olmayan Kral Marke,bunu bir utangaçlık işareti olarak görür ve memnuniyetle kabul eder.Böylece gerdek gecesi,Isolde'nin yerine bakire Brangane Kral Marke ile birleşir.Bir müddet sonra Marke bir şişe şarap sunulmasını emreder...Bu arada Brangane ,sessizce izdivaç odasından çıkar ve yerine gizlice Isolde girer.

- bölüm III -

Tehlikenin büyük kısmını savuşturan aşıklar,bundan sonra her gün ormandaki bir göl kenarında buluşurlar.Ancak bu durum uzun zaman sarayın dikkatinden kaçamazdı.Kısa zamanda fısıltı etrafa yayıldı.Entrikayı pek seven Melot,Kral Marke'yi her türlü dedikodudan haberdar etti.Bir gün Tristan ve Isolde'nin gece göl kenarındaki buluşmasını keşfeden Melot,kralı oraya götürür ve bir zeytin ağacının köküne saklanırlar.Ne var ki aşıklar kendilerini gözetleyenlerin gölgelerini fark ederler.Sözü iyi kullanan Isolde,saklananların duyabilecekleri kadar yüksek bir ses tonuyla Tristan'ı dikkatsiz davranışları dolayısıyla kralla olan izdivaçlarına zarar verebileceği konusunda ikaz eder.Kraldan başka hiçkimseyi sevmeyeceğine;yalnız ''gençlik tazeliğinin ve bekaretinin nasip olduğu o adamı''seveceğine dair yeminler eder.Bunları duyan Marke,pişmanlık duyar ve öfkeyle jarnalci Melot'u azarlar.Bu azarlanmayı Melot pek kolay içine sindiremez.Olayın üzerine gider ve eğer Isolde günahsızsa ''sadece bir adamı'' seviyorsa,o zaman yüksek din adamlarının huzurunda yemin etmesini ve ''nar halindeki bir demire dokunmasını'' ister.Isolde,elinin derisini bile yakmadan bunuda başarır.
Bir süre Marke sakinleşir;ancak,kıskançlık içindeki bütün şeytanları uyandırır.Hal ve tavırlarından Tristan ve Isolde'nin zihinlerinde birbiriyle seviştiklerini düşünür.Böylesine bir endişeyle,ruh darlığıyla yaşamanın azabına dayanamayan Kral Marke,Tristan ve Isolde'ye ülkeyi terk etmelerini teklif eder.Atlarına binen aşıklar kısa bir zaman sonra vahşi ormanın derinliklerinde kaybolurlar.Tristan,bir zamanlar kötü ruhların olduğu bir mağara tanımaktadır kayalıkta.Oraya sığınırlar;burada kayalıktaki bir yarıktan içeri sızan ışık kristal bir yatağı aydınlatır.Bir müddet burada eğlenirler...
Bir zaman Marke avlanarak teselli bulur;derin gönül meselelerinden uzak durur.Bu arada saklandıkları mağarada yakalanacaklarından korkan Tristan ve Isolde,tedbir olarak ayrı yatmaya karar verirler.Öyle de yaparlar,aynı yatakta,ama Tristan kılıcı aralarında olduğu halde uyurlar.Ne varki çok geçmeden avcılardan birisi onları mağarada keşfeder ve ilk iş olarak Kral Marke'yi bu harikulade çiftten haberdar eder.Marke derhal mağaraya gider ve kristal bir yatakta aralarında kılıç olduğu halde uyuyan masum çifti görür.Şövalye geleneğinde çiftler arasında kılıç iffete işarettir.Marke döner,vicdan azabı içerisindedir.Büsbütün haksızlık yaptığına kanaat getirir;pişmanlığının gereği olarak Tristan'ın arkadaşı Curneval'i mağaraya gönderir ve onlara saraya dönmelerini istediğini bildirir.Dönerler hemde ihtişamla;ancak,kaderde aynı ihtişamla hiç durmadan döner.Dahası,dedikodu çoktan ayyuka çıkmıştır...Muhbirler birbiriyle yarışmaktadır.Etrafları adeta casuslarla çevrilidir.Öylesine bir dünyaya dönmüşlerdir ki,burada değil vuslat,kendi aralarında en doğal şeyleri konuşmaları neredeyse imkansızdır.

- son aşk sahnesi -

Güneşli bir parkta neredeyse yapayanlızdırlar.Gölgeli bir yerde kucak kucağa,dudak dudağa bir kaçamak.Brangane parkın girişinde gittikçe artan bir korkuyla nöbet tutmaktadır.Muhbirler durumdan Kral Marke'yi haberdar ederler.Marke,parka geldiğinde tam da fantazisine hak veren bir manzarayla karşılaşır:Vuslat hali,''ir munt an sinem munde''(dudak dudağa).Bu durumdan Kral için emin olmak,şüphelenmekten beterdir.Tristan,arkadaşı Curneval'in yardımıyla limana ulaşır;orada demirlenmiş bir gemiyle Normandiya'ya gider.Brangane ve Isolde zaman zaman denize açılırlar,ama beyhude.
Çok uzaklarda kalan Isolde'yi unutmak için Tristan'ın kendi vatanından babası dük olan ''beyaz elli'' başka bir Isolde'yle bir evlilik yapar.
Ancak Trisatan,altın saçlı Isolde'ye olan aşkı gün geçtikçe dayanılmaz olur.Arkadaşı Curneval'le Isolde'ye haber gönderir ve o gelmezse öleceğini söyler.Isolde'yi getirmeye giden adam ile Tristan arasındaki anlaşma gereğince,Isolde'yi getirecek gemide eğer Isolde varsa gemi direğe beyaz bayrak çekecek,yoksa siyah.Bu arada beyaz elli Isolde,bu durumdan haberdar olur ve kıskançlıktan intikam planları yapar.Yatağında geminin gelmesini bekleyen Tristan,takatı olmadığı için karısına,beyaz elli Isolde'ye gemiyi izlemesini rica eder.Zaman çabuk geçer ve ufukta beliren bir gemiyle birlikte intikam anıda yaklaşır.Beyaz elli Isolde,uzaklarda bir geminin göründüğünü söyler.Bu haber Tristan'ın ciğerlerini bir yelken gibi şişirir.Tam da bu anı kollamakta olan beyaz elli Isolde,zehrini damla damla akıtmaktadır:''Pek iyi görünüyor yelken açmışlar,ama pek az rüzgar var,hatta yelkenide simsiyah:''bu söz zehirli bir hançer gibi saplanır yüreğine Tristan'ın.Bir an,''Acaba bu alçak Melot'un hilelerinden biri mi?'' diye geçirir içinden,fakat daha fazla dayanamaz;iradesinin teli titremeye başlar.''Artık dayanamam Isolde!''der ve...gemi yaklaşır,Isolde pür telaş kayalık rıhtıma çıkar.Atılırcasına Tristan'ın olduğu tarafa yönelir;kalabalıkların arasında bir ihtiyar:Hanımefendi,Tristan öldü der.Acıdan hiçbir şey söyleyemez Isolde ve Tristan'a doğru koşar;ebedi uykuya dalmış Tristan'un üzerine eğilir,kalbini dinler,nabzını tutar ve kederden titreyen sesiyle:''Uyan,Tristan,ben geldim!''der.Ancak Tristan hiçbir tepki vermez! Curneval,''O öldü,Isolde''der.Isolde onun yanına uzanır,kalbini onun kalbinin üstüne,dudağını dudağına koyar ve bir daha hiç ayırmaz.Bu Isolde'nin aşk ölümüdür!
Bundan sonra aşıkların cansız bedenleri mumyalanır ve tabutlara koyulur.Beyaz elli Isolde'nin babası,dük Jovelin,onları layık oldukları bir törenle defnetmeyi düşünür.Bu arada Kral Marke aşıkların ölümünü haber alınca,hemen gemiyle yola çıkar.Isolde'nin sadık arkadaşı Brangane'den baştan sona olayın iç yüzünü öğrenince gözyaşlarına boğulur ve şöyle der:''Ah Tristan,her şeyi bana olduğu gibi anlatmış olsaydın Isolde'yi eş olarak verirdim.Böylece ben günahtan,siz de ölümden kurtulmuş olurdunuz.''
Marke orada biri alaca akiktan,öteki gök zümrütten iki tabut yaptırır ve aşıkların naaşlarını içine koyup,gemiyle Tintajol'e götürür.Onları Tintajol'un kalesinin bahçesine gömdürür.Kabirlerine bir gül fidanı bir de asma diktirir.Gül ve asma birbirlerine sarılarak büyür ve birbirlerinin kabirlerinin üzerine doğru eğilirler.

Gelelim Tristan ve Isolde'nin aşklarının başladığı yere.Isolde nişanlısı Morold'u Tristan'ın öldürdüğünü tespit ettikten sonra,Tristan'ı zehirli bir içecek sunarak öldürmek ister.Brangane zehirli içki yerine yanlışlıkla aşk aksiri sunar.Oysa Tristan,Isolde'nin ona ölüm zehri içirdiğinin farkındadır ve şöyle diyerek kaldırır kadehi:

Ebedi matemin
Yegane tesellisi:
Unutturtan hayırlı iksir,
Sarsılmadan dikiyorum seni.

Bundan böyle özlemin,arzunun,sonsuz hazzın ve aşktan mahrumiyetin sonu yoktur:
Dünya,iktidar,şan ve şeref,şöhret,şövalyelik,asalet,dostluk - bunların hepsi özden mahrum bir rüya gibi dağılıp gittiler;yanlız bir şey kaldı halen yaşayan:
Hasret,özleyiş,dindirilemeyen,ebedi yeniden nükseden arzu - hararet ve susamışlık;
yegane kurtuluş:
Ölüm,ölmek,yok olmak,bir daha uyanmamak!

Boş günün kuruntularından
Yegane hasrettir ona kalan
Kutsal geceye hasret
Ki buradadır
Ezeli ve ebedi
Biricik gerçek
Aşkın sonsuz hazzıdır ona gülen.

Al beni kucağına ,
Kurtar beni
Bu dünyadan.

Kabaran dalgaların içerisinde
Çınlayan seslerin ortasında
Dünya - nefesinin evrensel ırmağında
Boğulmak
Batmak
Şuursuz
En yüksek hazdır.

Benim için seçilmiş
Benim için yitirilmiş
Güzel ve güçlü
Yiğit ve yüreksiz
Kaderimde ölüm olan baş
Kaderimde ölüm olan kalp...

Aralık 24, 2011

kendini sıfır noktasında bulmayı beklerken...

..''nerde bu?'' diye aradığın o sıfır noktası vardır aslında.
birsam (halüsinasyon)?

Aralık 23, 2011

Driven to Kenny


(No Copyright Intended)

Soundtrack of ''Suburban Mayhem (2006)''
by Mick Harvey

Aralık 22, 2011



'' I don't want all the time messing up my mind
I don't want you on my mind all the time..''

Aralık 16, 2011

o ''1 saniye'' işte,o ''1 saniye''

o ''1 saniye''den ibarettir hayat,
o ''1 saniye'' etrafında döner hayat,
aslında herşey o ''1 saniye''dir...

ve o ''1 saniye''yi nerede,nasıl,ne şekilde yakalayacağınsa sana bağlıdır..

2:37 (2006)

Aralık 15, 2011

çocukluğun en eski dostu..

başa sarmakla geçirilen o saatler

Aralık 14, 2011

gidiyorum, çok gidiyorum, çok uzaklara gidiyorum

halen gidiyorum,buradan oraya gidiyorum,şuradan şuraya gitmeye çalışıyorum;
bak ama gidiyorum...
buradayken buraya gidiyorum ama oradan oraya gitmek istiyorum..
halen gidiyorum,
oraya buraya şuraya gidiyorum işte,

gidiyorum da gidiyorum!

gidip gidip gidiyorum,gitmeyi çok istiyorum ve gidiyorum,
sağa sola yalparayarak gidiyorum,
git git bitmiyor ve gidiyorum...

gidiyorum,gidiyorum,gidiyorum,
gidiyorum ama nereye gittiğimi bilmiyorum.

ay,öf,tamam işte
''here I go'' deyip gidiyorum!

Aralık 06, 2011

Aralık 04, 2011

işte böyle birşey filan yani













Funny Face (1957) ♥

Aralık 03, 2011

muzur kadın seni..


(No Copyright Intended)

My Week With Marilyn (2011)

Aralık 01, 2011

Kasım 28, 2011

nedendir hep gözlüklü,diş telli ve günlük kıyafetleri rahat,basit olan kızlar en çirkin olarak damgalanır ve her yerde öyle tasvir edilir?
plastik bebeklerin etkileyici yapaylığına karşı duyulan seviyesiz,aşağılayıcı imrenme görüp görülebilecek en büyük çirkinliktir derim..
''çirkin kadın yoktur,bakımsız kadın vardır'' sözü de bunun en açık örneğidir!
temiz olmak bakımlılıktır,''pisliği'' temizlik olarak insanlara yerdirmek DEĞİL!

Kasım 27, 2011

''çorba bu, çorba bu...''


Çok özlemişim,çok seni Müs..

Kasım 23, 2011

Kasım 13, 2011

Kasım 11, 2011

okuyoruz işte,

adam olacağız diye okuyoruz hani...


birileri izin verirse okuyoruz,

birileri adam olmamızı istiyor diye okuyoruz belki...

okuyoruz ama kendimiz dahi halen neden okuduğumuzu bilemiyoruz bu işsizlikte...

sorular gidiyor geliyor zihinimizde,en can alıcı noktadan vuran sorular bunlar,

gelecek ve endişeler hakkındaki sorular,

aslında cevaplarını hiç bilmek istemediğimiz sorular,

kendilerinden kaçmayı seçtiğimiz cevapları olan sorular...görmezden gelmeyi seçtiğimiz.


okuyoruz hani,

okumayı sevdiğimiz için okuyoruz belki,

kitap da severek okunur aslında,gazete de,dergi de,ambalaj paketleri üstündeki yazılar bile...


kaçmayı seçtiğimiz cevaplar olmasına rağmen bambaşka cevaplar aradığımız için okuyor olabiliriz,

bize ait olan cevapları bulmak için.


okumak güzel şey,değil mi?

okumak,sonsuza dek okumak hani...okuyor olabilmek.

asla kendimize dahi ait olamayacak ve olmasına izin verilmeyecek düşüncelere sahip olmak için,

belki de o düşünceleri asla özgürce dile getire'bilememek' için...


artık neyse ne...


okuyoruz işte ya,

okuyoruz hani,OKUYORUZ!..

NL-HN

Ekim 29, 2011

Menilmontant (1926)


(No Copyright Intended)

directed by Dimitri Kirsanoff

Ekim 20, 2011

Adam (2009)



Beth: ..Küçük Prens pilota pek çok şey öğretiyordu.
En çok da sevgiyle ilgili şeyler.
Babam her zaman küçük prens gibi olduğumu söylerdi.
Ama Adam'la tanıştıktan sonra başından beri pilot olduğumu anladım.

Ekim 16, 2011

33. avrasya maratonu..

..beni ne kadar çılgına çevirsede canım annemle beraber gitmiş olmak gerçekten güzeldi tabii ki.





Ekim 12, 2011

як завжди..

Everything Is Illuminated (2005)

Ekim 11, 2011

''I saw you through my window and right away I wanted to take portrait take a portrait of you.'' d.a.


Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus (2006)
directed by Steven Shainberg

Ekim 01, 2011

a little chair of mine

















istediğim kişide hayat buldun sonunda, oh!


O kadar uzun zamandır bunun hayalini kurdum ki,''Artık Marilyn olmalısın,yeter!''
diye bitmek bilmeyen yırtınmalarımın gerçek olması inanılmaz derecede beni keyfe getirtti.
Michelle ablama duyduğum hayranlık bi yana,onun en sevdiğim kadınlardan birini en sevdiğim sanatta canlandırıyor olması heyecanımı her geçen gün daha da arttıyor filme karşı olan.Eminim ki müthiş bir performans sergileyecek ve tabii ödülleri de toplayacak.
Evet,sevinçliyim çok!
Yüzünün duruluğu,sakin ifaden ve huzurlu oyunculuğunla daha fazla bekletme beni Michelle ablam,hadi!
My Week With Marilyn (2011)

Eylül 29, 2011

through her eyes..

by Derya
Seviyom lan seni deli!

Eylül 28, 2011

Eylül 27, 2011

varla yok arasında gibi

..ama sanki orada olmayı çok ister gibi!
Yanılsamalar serisi..
Gördüğüm gerçekten görünüyor olmayı istedi mi hiç?

Eylül 25, 2011

at all...


When I was a child everybody smiled,nobody knows me at all...
Very late at night and in the morning light, nobody knows me at all...

Now I got lots of friends,yes,but then again,nobody knows me at all...
Kids and a wife,it's a beautiful life,nobody knows me at all...

And oh when the lights are low...
Oh with someone I don't know...

I don't give a damn,I'm happy as a clam,nobody knows me at all...
Ah,what can you do?...There's nobody like you.Nobody knows me at all...

I know how you feel,no secrets to reveal,nobody knows me at all...
Very late at night and in the morning light,nobody knows me at all...
Nobody knows me,nobody knows me,nobody knows me at all..

Eylül 21, 2011

yine ve yeniden geri geldiler


..yine ağlayarak uyandım,yine burnum tıkalıydı ve yine uyanmamın ardından ağladım kendime engel olamadan tıkanarak,nefes alamadan!
Tam da onlardan kurtuldum derken,tam da güzel rüyalarım hayatıma geri gelmişken tekrar hayatıma girmeleri beni yıktı ve yıkıyor!
Her seferinde beni biraz daha aşağı çekiyorlar,her seferinde biraz daha acı katıyorlar mutlu olabildiğim ender yerlerden birinde.Profesyonel yardım almak istemiyorum,kendim bu sorunu halletmek istiyorum ama neden beni buna zorluyorsunuz?
Köşeye sıkışmam hoşunuza gidiyor aslında değil mi?Bana gösterdiğiniz ve yaşattığınız şeyleri ben zaten kabullendim,daha nedir istediğiniz?Uyuyamıyorum,korkuyorum bu sefer nasıl bir işkence olacak diye!
Ne kadar olumlu düşünsemde,ne kadar hayatımın noksanlarına ve sorunlarına takılmamaya çalışsamda gene ordalar ve gene ordalar!
Neden beni rahat bırakmıyorsunuz,niye rüyalarımı benden çalıyorsunuz?
Benden ne istiyorsunuz,ne,ne,ne,Neeeee,NE,NE,NE,NE,NEEE?
Edebiyat Defteri..

Eylül 16, 2011

Lolita (1997) ♥

Eylül 15, 2011

iki nokta üst üste geldiğinde...

..garipsiyorum ama garipsememeyi istiyorum lakin yazarken bile garipsemekteyim.
Kendi etrafımda döner gibiyim,başım çok dönüyor,miğdem bulanıyor,dengem allak bullak olmuş durumda ama halen ayaktayım!
Neden halen ayaktayım?
Bazı şeyleri kabullenebilmek neden bu kadar zor?
Bana özel cevaplar kitabım olsun istiyorum,yorgunluğumda benimle birlikte yatağıma uzanıp sorduklarıma kesin cevaplar verebilecek bir cevaplar kitabım olsun istiyorum.
Beni anlar gibi,anlayabilir gibi,anlamaya çalışır gibi..

Eylül 12, 2011

seni tekrar görmek gerçekten güzeldi vada margaret sultenfuss

..ve tabii seni de Thomas J. Sennett
Sizi öylesine çok özlemişimki!
My Girl (1991)

V: I'm gonna marry Mr. Bixler.
T.J: You can't marry a teacher,it's against the law.
V: It is not.
T.J: Yes it is,'cause then he'll give you all A's,and it won't be fair.

Eylül 11, 2011

bıdı bıdı, küçük cadı seni

seni severim çok,bilir misin?
çocukluğumun güzel arkadaşı
Matilda (1996)


Eylül 09, 2011

öyle ya da böyle...


















..olması gereken şeyler hep olacak sanırım,kaçınılmazdan nasıl kaçılır?

Küçük Lulu' suz bir dünya olamaz!

Eylül 05, 2011

it 'll go forever and ever and ever and ever...

..but there should be an ''ENDING''!!!...at somewhere,somehow in sometime..

Eylül 04, 2011

ablasının birtanesi hor görmesinler...-_-


5 ay nasıl geçer gider Marla'm? ♥

Eylül 02, 2011

ne kadar ürkütsede merak daha ağır basar hani...

gerçekliği önemli değil,bıraktığı izlenimden ve verdiği heyecandan başka..
az kaldı,başlayacağım yakında.
(abdul al hazred'in çöl'de kaybolup şeytanla tanışmasının ardından yazmış olduğu bir kitap.
içerik olarak büyü yapmayı , farklı boyutlara geçiş açmayı,ayin yapmayı,ölüyü diriltmeyi ve birkaç tanrıdan bahsedilmektedir.aynı zamanda filmi bulunmaktadır.

bazı söylentilere göre kitabın orijinali ingiltere'de bir müzede saklanmaktadır bir kopyası da antalya'da bulunmaktadır.
kitabın ilk çıktığı dönemlerde papa tarafından yasaklanmıştır ve insanlara zararlı olabileceği açıklanmıştır.
--- necronomicon,howard phillips lovecraft'ın kendi yarattığı ctulhu mitosu'nu desteklemek için çoğu öyküsünde bahsini geçirdiği,aslında var olmayan bir kitap.lovecraft'ın yarattığı evrene göre 8.yüzyılda abd-al azrad adlı bir arap tarafından yazılmıştır.

latinceden çevirisi lovecraft'ın iddiasıyla ölüler yasasının simgesi -necros:ölü, nomos:yasa, eikon:simge -başka bir yaklaşımla ise ölülerin sınıflandırılması -necros:ölü, nemo:sınıflamak, ikon:nötr sıfat ekidir-.yazar,kitabın özgün adının al azif olduğunu ve 950 yılında theodorus philetas tarafından yunancaya çevrildiğini söyler.necronomicon yanlış şekilde gerçek bir kitap olarak bilinir.oysa lovecraft kitabın tamamen kendi hayalinin bir ürünü olduğunu söylemiştir.zira lovecraft'ın öykülerinden önce necronomicon'un adının geçtiği hiçbir belge veya kayıt yoktur.

piyasada birbirinden tamamen farklı birçok necronomicon bulmak mümkündür.)

Ağustos 30, 2011

taurus...


"vṛṣabha "bull" (Taurus) - The Vedic Astronomy

..Long ago lived a woman.She was the most beautiful woman anyone had ever seen.It was said that she had been born into this world because God felt the need to beauty the earth with much more than nature itself and so,he threw a piece of heaven on it: it was this woman and she was graceful and nice and tolerant and very helpful with her kind.

But the women hated her.They believed that her beauty was a threat to their marriage.So,they all plotted to give her a lesson. one night, this beautiful woman laid resting on the stairs of her house,tired of such a long hard-working day on her crops.

The other women attacked her and beat her and pinned her with sticks and javelins only to destroy whatever was precious to this woman: her purity and her beauty...

And thus she was killed,but God had mercy on her soul and smashed her body into stars,which took the shape of a Taurus,meant to be the symbol of her everlasting gracefulness and beauty...

Ağustos 28, 2011

sonunda uçurtmayla uçabilmek, hep berabercene

Daltonlar damgasını da bisikletlilerden yemiş olduğumuzu belirtmek istiyorum günün felsefesi olaraktan.
..ve dehşet bir Amele Istakoz'um,heyoyoyo ugachaka uga uga ugachaka!
''Alev alev yandığım dovğruu!''