Kasım 16, 2013

" YERÇEKİMİ "


hayatım boyunca izlediğim hiçbir film panik atak geçirmeme neden olmamıştı şu zamana kadar. 
bir ilki yaşadım!
panik atak geçirdiğimi anlamamda bayağı bir zaman aldı hani çünkü
uzun zamandır yaşamadığım bir deneyimdi.
(hiç mi hiç özlememişim.. +__+)

hayatta en korktuğum şey, sonsuz bir hiçlik içinde durmaksızın süreklenip kaybolmaktır.
ne tutunacak ne de üzerine basacak hiçbirşey YOK!
bu filmde o hissin nasıl birşey olabileceğini bana yaşattı..
 (çok teşekkürler Alfonso Cuarón,
çok başarlıydı!! o.O 
yerçekiminin gözünü seveyim!)

görsel efektlerin iyi olması bir yana da Sandra Bullock'u da hayatımda ilk defa beğendim sayılır yav!
bu da bir ilkti!!..

ay, ööğğh!..
izleyeli neredeyse 3 saat olmuş olmasına rağmen halen bu aşırı sıkıntılı ve aşırı rahatsız histen
bir türlü kurtulamamış bulunmaktayım.

toplu taşımayı kullanmak gibi bir mallıkta yapmış bulundum!
bütün hayatım boyunca yaşadığım gerginliği toplasan anca yol boyunca yaşadığım gerginlik eder!

insanlar derdi de anlayamazdım bir türlü
'bir film izledim' hayatım değişti diye..o__O

fena olmayan bir senaryo, az çok bilimsel hatalar(o kadar kusur kadı kızında da olabilir diyelim),
 orta derece oyunculuklar ve o "ürkütücü uzay atmosferi" ile beraber
Gravity iyi sayılabilir bir film derim.

3.boyutu tavsiye ederim ama kalp sorunu, 
şeker  hastalığı ve  panik atağı olanlara  KESİNLİKLE HAYIR!
(bilmeden yapılan bir şapşallık daha!)

saygılar..

Kasım 04, 2013

birbirimizi kırmanın boyutları hayatımızı ne kadar etkiler?
ne kadar etkilemesine izin veririz?

bazı şeylere neden aşırı saplantılı hale geliriz?

bizleri ne kadar değiştirir küçük takıntılarımız?

hiçbirşeyin hayatımızdan daha kıymetli olmadığını söyleyip dururuz hergün birbirimize..
peki bunu gerçekte ne kadar uyguluyoruz ki?

yaşadığımız teknolojik ve materyalist dünyada birşeylere tutunmaya çalışıyoruz.
çoğunlukla yüzeysel pek çok şeye.
dünyamızı onların etrafında döndürüyoruz.
onların bizleri yönetmesine izin veriyoruz.
bizler eşsizken kendisinden istemediğimiz kadar bulabileceğimiz
 pek çok şey yüzünden kendimizi yalnızlaştırıyoruz.
''önemli olan iç güzelliktir'' 
gibi gerçekten inanmadığımız güzel cümlelere hakaret ediyoruz.

neden kendimizi ve etrafımızdakileri kandırmaya çalışıyoruz ki sürekli?
amacımız nedir?

eğer bireysel yaşamı tercih ediyorsak bunu elbette başarabiliriz 
ama bizlerin seçtiği bu yaşam tarzı bizleri öylesine yoruyor ki farkında bile değiliz.
aşırı karmaşık ve bir o kadarda zeki canlılar olsak bile 
çözemeyeceğimiz pek çok şey var aslında..

peki o zaman birbirimizin canını yakmakta ki amaç?

yaşamın kendisinden ve Tanrılardan önce kendimizi sorgulamalıyız..
önceliklerimizi ve beklentilerimizi!
(en azından cevapları bulmanın o kadar imkansız olmadığı bir yer..)