Eylül 26, 2016


zaman geçtikçe bazı düşünceler ciddi olarak değişiyor.
kalıcı bir şekilde...
hayattan ne istedikleriniz, sevdiklerinizden bekledikleriniz vs...

sanırım insan bazen sorularla kaybolmayı seviyor.
kendini öylece kaybetmeyi.
amaçsızca sürüklenirken kurtarılmayı da bekliyor öylece.
bunu yapmak gerçekten çok saçma bir hareketmiş.
tek elden öğrendim.

açıkçası kendimi bildiğim halde bir şeylerin olması bekliyorum hayatta salak salak.
sanki her b*k kendiliğinden düzelecekmiş birden filan böyle.
galiba birazda böyle hissetmem gerekiyordu
gerçekleri görebilmek için.

kendimi saçma sapan şeylere zorlamaktan vazgeçmem gerek.

"and so they say, for everything a reason..."
diye boşuna dememiş Carina.

ne boş şeyler için canımı sıkmak
ne de kendimi başkaları için zorlamak zorundayım.
nede aynı hataları tekrar yapmak...
kimse benim için bunu yapmaz beni gerçekten sevmiyorsa.

"aşk, sen onu aramıyorken gelir seni bulur."
sözü gerçekten doğru!


sorun şu ki, kendimi yıpratmadan mutlu olmayı hatırlamam gerek yeniden.
bir zamanlar küçük şeylerle gerçekten mutlu olmayı bilen bir kızdım.
ne olduysa kendimi unuttum insanlar arasında kaybolurken.

derdim neydi acaba bu kadar?
kimseyi memnun etmek zorunda değilim.
kimseyi üzmek zorunda da değilim.
tabi kimse de beni...
önemli nokta, kendim olabiliyorken gerçekten mutlu olmak
ve beni olduğum gibi kabul edecek insanları hayatıma almak.
sorunum, yıldızımın hiç uyuşmadığı insanları hayatıma sokmaya çalışıyorum.
ve nedense onları aptal aptal memnun etmeye çalışıyorum.
saçma ve anlamsız.

son 5 yıldır hayatımda zor bir dönem geçiyor olsam bile
bu süreç bitine kadar kimse için kendimi boş boş yıpratmayacağım artık.

"kimse seni gerçekten sevmediği zaman seni anlamaz da, kıymetini bilmez de" 
büyüklerin dediği gibi.

yeni bir yıl ve bir dönem bekliyor hepimizi.
önemli olman birileri istediği için değil kendin için mutlu olmak.
ve bende öyle yapıp kendimi "pause"dan alıyorum artık.
kendimle yeniden barışma zamanım...
aptallığa ve duygusal aptallara vakit ayırmak yok!
çünkü ben sıramı salıyorum.

selamlar sana cesur Myrina!



Not: ve uzun süredir makalelerini ve yazılarını takip ettiğim
The Minds Journal,
bana tekrar ne kadar güçlü ve özel biri olduğumu
hatırlattığın için teşekkürler... ;)

Eylül 20, 2016


keşke her zaman böyle "geçse"...

Eylül 06, 2016


sevimli ve küçük ... toplumumuz

" - her sabah tok karna 1 tane! "

Eylül 04, 2016




[Margaret is looking in her compact and putting blush on her face]

Sister Mary Clarence: And you. This is not Elizabeth Arden, Miss Thing. You wanna beat that mug of yours, you do it before you come to my class. You understand me? Put it away.